dawn

US /dɑːn/
UK /dɑːn/
"dawn" picture
1.

şafak, tan

the first appearance of light in the sky before sunrise

:
•
We woke up at dawn to go hiking.
Yürüyüşe gitmek için şafakta uyandık.
•
The birds began to sing at dawn.
Kuşlar şafakta şarkı söylemeye başladı.
:
daybreaksunrisefirst lightcockcrowsunup
2.

başlangıç, şafak

the beginning of a phenomenon or period of time

:
•
The dawn of a new era of technology.
Yeni bir teknoloji çağının şafağı.
•
This marks the dawn of a new political movement.
Bu, yeni bir siyasi hareketin şafağını işaret ediyor.
:
beginningstartonsetbirthemergence
1.

ağarmak, şafak sökmek

to begin to grow light in the morning

:
•
The sky began to dawn in the east.
Doğuda gökyüzü ağarmaya başladı.
•
As the day dawned, the fog lifted.
Gün ağarırken sis dağıldı.
:
breaklightenbrightenappear
2.

aklına gelmek, aydınlanmak

(of a fact or understanding) become apparent or clear to the mind

:
•
It suddenly dawned on me that I had forgotten my wallet.
Cüzdanımı unuttuğum birden aklıma geldi.
•
The truth began to dawn on him.
Gerçek ona aydınlanmaya başladı.
:
occur tostrikehitregisterbecome clear
:
dawn onat the crack of dawn