conductor
US /kənˈdʌk.tɚ/
UK /kənˈdʌk.tɚ/
1.
orkestra şefi
a person who directs the performance of an orchestra or choir
:
•
The conductor raised his baton, and the orchestra began to play.
Şef batonunu kaldırdı ve orkestra çalmaya başladı.
•
She dreams of becoming a famous orchestra conductor.
Ünlü bir orkestra şefi olmayı hayal ediyor.
2.
iletken
a material or device that conducts heat, electricity, or sound
:
•
Copper is an excellent conductor of electricity.
Bakır, elektriğin mükemmel bir iletkenidir.
•
Glass is a poor conductor of heat.
Cam, ısının zayıf bir iletkenidir.
3.
muavin, biletçi
a person who collects fares on a public conveyance
:
•
The bus conductor announced the next stop.
Otobüs muavini bir sonraki durağı anons etti.
•
He worked as a tram conductor for many years.
Uzun yıllar tramvay muavini olarak çalıştı.