canister
US /ˈkæn.ə.stɚ/
UK /ˈkæn.ə.stɚ/
1.
kutu, teneke
a metal box or cylinder for holding dry foods or other goods
:
•
She stored coffee beans in an airtight canister.
Kahve çekirdeklerini hava geçirmez bir kutuya koydu.
•
The kitchen counter was lined with decorative food canisters.
Mutfak tezgahı dekoratif yiyecek kutularıyla doluydu.
2.
tüp, kapsül
a metal cylinder containing a gas or chemical, designed to be discharged
:
•
The police used tear gas canisters to disperse the crowd.
Polis, kalabalığı dağıtmak için göz yaşartıcı gaz kapsülleri kullandı.
•
The fire extinguisher contains a pressurized canister of extinguishing agent.
Yangın söndürücü, basınçlı bir söndürücü madde tüpü içerir.