buoyancy
US /ˈbɔɪ.ən.si/
UK /ˈbɔɪ.ən.si/

1.
yüzdürme, kaldırma kuvveti
the ability or tendency of something to float in water or other liquid or in the air
:
•
The boat's excellent buoyancy kept it afloat even in rough seas.
Teknenin mükemmel yüzdürme kuvveti, dalgalı denizlerde bile su üstünde kalmasını sağladı.
•
Helium balloons demonstrate the principle of buoyancy.
Helyum balonları yüzdürme prensibini gösterir.
2.
neşelilik, iyimserlik, canlılık
an optimistic and cheerful disposition
:
•
Despite the setbacks, her natural buoyancy helped her stay positive.
Aksiliklere rağmen, doğal neşesi onun pozitif kalmasına yardımcı oldu.
•
His buoyancy in the face of adversity was truly inspiring.
Zorluklar karşısındaki neşesi gerçekten ilham vericiydi.