bloody

US /ˈblʌd.i/
UK /ˈblʌd.i/
"bloody" picture
1.

kanlı, kanayan

covered or stained with blood

:
His hands were bloody after the accident.
Kazadan sonra elleri kanlıydı.
She wiped the bloody nose with a tissue.
Kanlı burnunu mendille sildi.
2.

lanet, kahrolası

(British informal) used as an intensifier or to express anger

:
It's a bloody nuisance!
Bu lanet bir baş belası!
I can't believe you did that, you bloody idiot!
Bunu yaptığına inanamıyorum, seni lanet aptal!
1.

çok, aşırı

(British informal) very; extremely

:
It's bloody cold outside.
Dışarısı çok soğuk.
That was a bloody good film.
O çok iyi bir filmdi.