actually

US /ˈæk.tʃu.ə.li/
UK /ˈæk.tʃu.ə.li/
"actually" picture
1.

aslında, gerçekten

as a matter of fact; in reality

:
I thought it would be difficult, but it was actually quite easy.
Zor olacağını düşünmüştüm ama aslında oldukça kolaydı.
He said he was busy, but he was actually just watching TV.
Meşgul olduğunu söyledi ama aslında sadece televizyon izliyordu.
2.

gerçekten, sahiden

used to emphasize a statement or to express a contrast

:
I didn't want to go, but I went actually.
Gitmek istemedim ama sonunda gittim.
Did you actually finish all that work?
Tüm o işi gerçekten bitirdin mi?