ache

US /eɪk/
UK /eɪk/
"ache" picture
1.

ağrı, sızı

a continuous dull pain

:
•
I have a dull ache in my lower back.
Belimde hafif bir ağrı var.
•
The constant ache in her knee made it hard to walk.
Dizindeki sürekli ağrı yürümesini zorlaştırıyordu.
:
painsorenessthrobdiscomfort
2.

ağrı, hüzün, özlem

a feeling of deep sadness or emotional distress

:
•
She felt an ache in her heart after he left.
O gittikten sonra kalbinde bir sızı hissetti.
•
There was a deep ache of longing for her homeland.
Vatanına duyduğu derin bir özlem vardı.
:
sorrowgrieflongingdistress
1.

ağrımak, sızlamak

to suffer from a continuous dull pain

:
•
My head started to ache after staring at the screen for hours.
Saatlerce ekrana baktıktan sonra başım ağrımaya başladı.
•
His old war wound still aches in cold weather.
Eski savaş yarası soğuk havada hala ağrıyor.
:
hurtthrobpain
2.

can atmak, özlemek

to feel a strong desire or longing for something or someone

:
•
My heart ached for her to return.
Kalbim onun dönmesi için sızladı.
•
He ached to see his family again.
Ailesini tekrar görmek için can atıyordu.
:
longyearnpinecrave
:
stomach ache